11 Kasım 2015 Çarşamba

Lezzetli ve Çiçekli Bahçem: Kasım Ayında Hangi Sebzeleri Ekmeliyiz?BezelyeB...

Lezzetli ve Çiçekli Bahçem:

Kasım Ayında Hangi Sebzeleri Ekmeliyiz?
BezelyeB...
: Kasım Ayında Hangi Sebzeleri Ekmeliyiz? Bezelye Brokoli Turp Taze soğan Bakla      Kasım ayında ekebileceğimiz sebzeler içers...


Kasım Ayında Hangi Sebzeleri Ekmeliyiz?

  • Bezelye
  • Brokoli
  • Turp
  • Taze soğan
  • Bakla
     Kasım ayında ekebileceğimiz sebzeler içersinde bezelye ve baklanın ekim şekilleri birbirlerine çok benzer. Yaklaşık bir ay önce havalandırılmış, gübrelenmiş toprağa, tohumlar yaklaşık 20 cm arayla açılmış arıklara 35-40 cm arayla, toprağın 3-4 cm altına açılan ocaklara ekilir. Can suyu verilir. Bitkilerin topraktan yüzeye çıkıp gelişmeye başladığı hafta, toprağın havalandırılması yani çapalanması bitkinin sağlıklı gelşimi için çok önemlidir. Bu ilk çapa çok yüzeysel yapılmalı bitkinin köklerine zarar verilmemelidir. Birinci çapadan yaklaşık 20 gün sonra, bitkilerin boyları 20 cm kadar olduğunda ( bu çiçeklenmeden önceki dönemdir) mutlaka ikinci çapa yapılmalıdır. Genelde iki çapa bitkinin sağlıklı gelişimi için yeterli olacaktır. Bu aylarda ekilen sebzeler için ekimden hemen sonra verilen can suyu haricinde, yağışlı bir dönem olduğu için ilave sulamaya hemen hemen hiç ihtiyaç olmayacaktır.  Bundan sonrası ise sebzelerimizin olgunlaşmasını beklemek ve afiyetle tüketmektir.

                                                    Bezelye filizleri

                           

                           


      Taze soğan yetiştirilmesi çok kolay bir sebzedir. Soğanları 5'er cm aralıklarla yeşil kısmı yukarı bakacak şekilde, toprağın 3-4 cm altına ekiyoruz. Çok kısa bir sürede büyüdüklerini göreceksiniz. Bahçede ya da saksıda kolaylıkla yetiştirilebilir.

                                         Soğan filizleri

                   

                             


     Brokoliyi tohumdan yetiştirmek istiyorsanız Ağustos ayında tohumlarınızı oda ısısında, filizlenene kadar gölgede olmak kaydıyla fideliklere, viyollere dikmelisiniz. Tohumlar toprağa değdiği andan itibaren fısfısla sulanarak toprak her daim nemli tutulmalıdır. Filizler toprak üzerine çıktıktan sonra güneş alan bir yere konulmalıdır. Filizlerimiz dikim boyuna geldiklerinde toprağa 45/30 cm aralıklarla dikilmelidir.


                         



     Turp yetiştirilecek toprak önceden iyice temizlenmeli ve yabancı maddelerden arındırılmalıdır.Toprak konusunda seçicidir.Nemli ve organik maddelerden yana zengin toprakları sever.  
     Fındık turbu tohumları 15 cm sıra arası, 3-4 cm sıra üzeri mesafe ile toprağın 2-3 cm derinine ekilmelidir. Ekimden sonra filizlerimiz gelişmeye başladığında mutlaka çapa ve yabancı ot temizliği yapılmalıdır.

                                     

Unutmayalım :) Tarlada izi olmayanın, harmanda yüzü olmazmış :)

Afiyet olsun

12 Ekim 2015 Pazartesi

ÇUVALDA PATATES YETİŞTİRİCİLİĞİ

Sevgili takipçilerim,

Bu gün sizlerle önce bir arkadaşımdan duyduğum, şaşırdığım ve sonrasında deneyip çok güzel sonuçlar aldığım çuvalda patates yetiştirme tekniğini detaylarıyla paylaşmak istiyorum. Bu teknik özellikle kendi organik patatesini yetiştirmek isteyen fakat, yeri kısıtlı olanlar için eşi bulunmaz bir yöntem. Biliyor musunuz bilmem, fakat patates pestisit açısından en kirli sebzelerin başında geliyor. Bunun anlamı zirai ilaç, kimyasal gübre ve kullanılan hormonlarla bir sebzenin insan sağlığına zararlı hale gelmesidir.
FDA'nın yaptığı araştırmaya göre pestisit açısından en kirli 12 sebzenin içinde bizlerin sıkça ve severek kullandığı patates de var.
Hal böyle olunca ben kendi patatesimi yetiştirmeye karar verdim. Bu işin en güzel tarafı güneş alan herhangi bir balkon, teras ya da bahçenizin topraksız bir bölümünde de bu işi rahatlıkla yapabiliyor olmanız. İhtiyacımız olanlar kumlu, gübrelenmiş toprak, orta büyüklükte çuvallar ve cücüklenmiş patatesler.

Nisan ayı civarında evdeki tercihen organik pazardan alınmış patateslerimiz kendiliğinden cücüklenmeye yani filiz vermeye başlar, başlamadıysa süreci hızlandırmak için patateslerinizi bir fısfıs yardımıyla nemlendirebilirsiniz.  Hızla filiz verdiklerini göreceksiniz.


Daha sonra patateslerimizin filizlerini 3 cm kadar derinden bir bıçak yardımıyla 4-5 parçaya bölüyoruz. En küçük filizler bile iş görecektir emin olun.


Daha sonra önceden edindiğimiz çuvallarımızın dibine boyu 20 cm'i aşmayacak miktarda toprak ekliyoruz.


Her çuvala bir patates gelecek şekilde filizlenmiş patates parçalarımızı toprağın 2 cm derinliğine ve filizler yukarı bakacak şekilde birbirlerine eşit mesafede ekiyoruz ve mutlaka güneş alacak bir bölüme yerleştirerek can sularını veriyoruz. Çuvallarımızı  kalıcı yerlerine yerleştirmek çok önemli çünkü filizlerimiz büyüdükten sonra çuvallarımızı yerinden oynatırsak çuvallar sabit durmayacağından filizlerimiz kırılabilir ve emeklerimiz boşa gidebilir. Çuvalımızın kenarlarını 20 cm toprak koyduğumuz hizzanın 10 cm üzerine gelecek kadar resimde görüldüğü şekilde kıvırmalıyız. İleride toprak ekledikçe bu kıvrımları açacağız.

İşin en önemli kısmını hallettik, şimdi sırada filizlerin toprak yüzeyine çıkmasını heyecanla beklemek var :) Bir hafta sonra filizleri görmeye başlayabilirsiniz :)



Filizlerimiz büyüdükçe ortalama 20 günde ya da ayda bir çuvalımıza toprak ekleyecek, kıvırdığımız çuval kenarlarını da o miktarda açacağız. Toprak eklendikçe filizler yukarı doğru dikine patates verecek çünkü.






Hasat zamanı geldiğinde çuvalımızın kıvrımları tamamen açılmış ve ağzına kadar toprak dolmuş olmalı. Yeşil filizler ise mutlaka kurumalı. Son aşamada çuvalları boşaltacağız ve tadına doyamayacağımız, şu sıralar da hayli fiyatlanmış ve kıymete binmiş patateslerimizi içimiz doğallığından şüphe duymadan, gönül rahatlığıyla, afiyetle yiyeceğiz. :)





Afiyet olsun :)








                                                       


7 Ekim 2015 Çarşamba

Ekim Ayında Hangi Sebzeleri Ekmeliyiz?


  • Dereotu
  • Roka
  • Tere
  • Ispanak
  • Maydonoz
  • Nane
  • Taze Soğan
  • Brokoli
  • Sarımsak

         Bu ay ekebileceğimiz yukarıda saydığım sebzeler içersinde taze soğan, brokoli ve sarımsak haricinde kalanların tamamını toprağa serpme yöntemiyle ekmeliyiz. Toprağımız gübrelenip, havalandırıldıktan ve düzleştirdikten sonra ekeceğimiz bu sebzelerin tohumlarını elimizle daireler çizerek çok sık olmamak kaydıyla toprağa serpiyoruz. Daireler çizerek serpiyoruz çünkü tohumların belli bir yerde toplanmasını değil eşit bir şekilde dağılmasını istiyoruz. Tohumlarımızı serptikten sonra bir tırmık yardımıyla toprağı karıştırıyoruz ki serpiştirdiğimiz tohumlar rüzgardan uçuşup gitmesin, toprakla karışsın. Ve tabi ki sırada can suyu dediğimiz tohumumuza hayat verecek ilk sulama var.Can suyu ekim işleminden hemen sonra yapılmalıdır. Bu aşamada toprakta birikinti yapmadan yağmurlama yöntemiyle sulama yapmak en doğru seçenektir. Artık tohumlarımızın filizlenmesini heyecanla bekleyebiliriz :)

         Brokoli tohumu toprağa direk ekilmez. Temmuz ve Ağustos aylarında ilk önce uygun ortamda ev ısısında düzenli nemlendirilerek çimlendirilmesi gerekir.Tohumumuz fide haline geldikten sonra 45x30 cm aralıklarla Ekim ayında toprağa dikilmelidir.

          Sarımsak ve soğan ise doğrudan toprağa 10x25 cm aralıklarla dikilir.

      Yukarıda bahsi geçen sebzelerin tamamını saksılarda da yetiştirmek mümkün. Brokoli haricindeki tüm diğer sebzeler uzun saksılarda rahatlıkla yetiştirebilir. brokoli için ise derin ve büyük bir saksı gerekmektedir.

Kullanacağınız tohumları mutlaka yerel tohumlarımızdan seçmeyi unutmayın.

Şimdiden iyi hasatlar :)

Henüz denemeyenler, deneyin siz de vazgeçemeyeceksiniz :)

6 Ekim 2015 Salı

BİR HAYALİN GERÇEKLEŞMEYE BAŞLAMASI

Her şey sanatçı bir anneyle orman mühendisi bir babanın kızı olarak dünyaya gelmemle başladı. Bu müthiş kafa karışıklığının ardındaki simyayı yeni yeni idrak etmeye başladım.

Resim, heykel, tasarım yapmak istiyordum ama doğanın içinde. Bir orman kenarında atölyem olsa. Kuş sesleri eşliğide, yemyeşil bir manzara karşısında, deniz ise kokusu burnuma gelecek mesafede olsa...Bundan daha muhteşemini hayal edemiyorum. Ve tabiki o güzelim ormanın yamacında yaşarken gidip manavdan saman tadında meyve sebze, kasaptan, gdo'lu antibiyotikli etler, şarküteriden zehirli katkı madde içeriğinden dolayı besin değeri kalmamış ürünler alacak değilim. Hepsini o canım ormanın yamacında kendimiz yetiştirmeli, üretmeli, tüketmeliyiz değil mi?
Siz de aynı hisleri yaşıyor musunuz bilmem. Fakat ben, manavdan aldığım herhangi bir elmayı kabuklarıyla her yediğimde kendimi zehirlenmiş, kandırılmış ve her an amansız bir hastalığa yakalanacakmış gibi hissediyorum. Eğer organik pazardan alışveriş yapmadıysam ya da organik sertifikalı bir ürün almadıysam yediğim, içitiğim hatta kullandığım her türlü deterjan kendimi kötü hissettiriyor. Ve maalesef bu boş bir kaygı değil. Gerçekleri bilmenin yarattığı haklı bir kaygı. Gencecik bir yaşta bir adet kanser atlattıktan sonra, henüz bu dünyaya bir çocuk getirmemişken doktorlar rahmimi almayı teklif ettikten sonra başladım bu konudaki araştırmalarıma ve maalesef korkunç gerçeklerle yüzleştim. Beslendiğimizi sanarak tüketmekte olduğumuz gıdaların pek çoğunun besin değerinin olmadığını bilakis bizi zehirlemekte olduklarını öğrendim.Uzun araştırmalardan ve çözüm arayışlarından sonra, her bireyin kendi sebzesinin ya da meyvesinin en azından bir bölümünü yetiştirebileceğini düşünüyorum.

Bir orman mühendisinin kızı olarak çocukluğumun ilk dönemleri orman kenarlarında gerçek lezzetleri tadarak geçti. Ormanın derininde bir ağaç kavuğunda insan müdahalesi olmadan sadece arılar tarafından yapılmış balın tadını, köy fırınında pişmiş ekmeğin kokusunu, doğal ortamında yetişen keçinin peynirini, doğal tereyağının lezzetini bilirim.

Büyük bir özlem duyuyorum doğal yaşama fakat hayat henüz beni maddi ve manevi olarak bir ormanın kıyısında bir çiftlik yaşamına hazır hale getirmedi. Ben de, elimdeki olanaklar dahilinde, şehrin biraz dışında, küçük bir bahçesi olan, denize, kokusunu duyabileceğim mesafede, yeşillikler içindeki bir siteden, müstakil bir ev tuttum. Tasarım işlerimi yapabilmek için evimin kapalı arka balkonunu atölye haline getirdim. Sonrasında ise küçücük bahçemde (gerçekten küçük)  aileme yetecek kadar çeşit, doğal ve verimli amatör bahçe sebzeciliği yapmaya başladım. Bahçecilik konusunda hiçbir fikrim yok iken, yavaş yavaş, sabırla, emekle, tüm incelikleri öğrenmeye devam ediyorum. Ben öğrenmeye devam ederken, öğrendiklerimi, bildiklerimi, tecrübelediklerimi , amatör bahçe ve saksı sebzeciliğine gönül veren, ilgi duyan ve ilgi duyma potansiyeli barındıran tüm doğa ve doğal severlerle paylaşmak istiyorum. Teşvik olunması gereken çok önemli bir konu. Yerel tohumumuza sahip çıkmazsak, inanın ki, hayatımıza, neslimize sahip çıkmamış olacağız. Biliyor musunuz bir aileye 5 kök domates bir yaz boyunca yeter, üstelik bahçeniz olması gerekmiyor, gerekli şartları sağladıktan sonra rahatlıkla balkonda saksıda da yetiştirebilir ve yüksek verim alabilirsiniz. Dilerim ki bu blog tohumumuza sahip çıkabilmek ve gıda terörüne karşı  doğal beslenmeye yönelik teşviğimizi bir nebze de olsa artırır.

Ben oturup büyük hayallerime ulaşabileceğim günleri beklemektense büyük hayallerimi şimdilik daha minik bir ölçeğe uyarladım. Bahçemden topladığım her ürün beni manen ihya ediyor. Darısı tüm hayalperestlerin başına :)

Sağlıkla, sevgiyle ve bilinçle kalmamız dileğiyle...